Oğuzhan Asiltürk ve Şürekâsı Erbakan Ailesini Niçin Mi Dışlıyor?
Editör'ün yazısı...

İlk yayın tarihi: 08 Ekim 2011
Gelen haberlere göre Fatih Erbakan,
babasının en yakın çevresindekilerin kendisini dışladığını, yalnızlığa mahkûm
ettiğini hayretler içerisinde anlatıp sızlanıyormuş…
Kendisine yapılanlara bir türlü anlam
veremediğini, çocukluğundan itibaren Konutta uzun yıllar birlikte iç içe
yaşadığı insanların niye değişiverdiklerini ve hangi gaye uğruna sırtlarını
dönüp alakalarını kestiklerini anlamakta çok güçlük çektiğini yana yakıla
anlatıyormuş…
Uzun süredir bağımsız kaynaklardan,
çeşitli kanallardan gelen bu haberleri camia ile birlikte biz de yakından
izliyor, biliyoruz. Ne var ki medyada yer alıp kamuoyuna henüz yansımıyor.
Fatih Erbakan’ın inanamayıp karşısında
apışıp kaldığı yaşadıkları garibimize giden, beklemediğimiz şeyler değil. Çünkü
Erbakan’ın yakın çevresinde yer alan kişilerin nasıl devşirildiğini çok
yakından bilen kişiler olarak El-Aziz’in geçmiş sayılarında defalarca yazdık. Fatih
Erbakan hayretini yatıştırmak için fırsat bulup okursa birebir iyi gelir.
Hatta bu konuda 03.04.2001 tarihinde
El-Aziz Gazetesinin 142. sayısında yayınlanmış bir şiir bile var. İşte o şiir:
GARİPLİK
Erbakan’ın etrafı hep akrep çıyan!
Bu kendi takdiridir bana hep ayan
Erbakan’ın azmi ve cehdi bi payan
“Pes” demeye varsam, der “git haydi,
dayan”
Erbakan’ın nazı çekilmez çekeriz
Ne kadar katlansak hep kârlı çıkarız
Erbakan’ın yanında hep nice civan
Huzurunda dururlar el pençe divan
Hakkında etmezler hiç zerrece güman
Saadettir onlara her iki cihan
Erbakan’ın nazı çekilmez çekeriz
Ne kadar katlansak hep kârlı çıkarız
Erbakan’ın yanında belalı Şevket
Yaptığı kötülük, kalleşlik, ihanet...
Yakasına yapışmış hiç düşmez meret
Hocam bir fiske vur; yetmez bizim gayret
Erbakan’ın nazı çekilmez çekeriz
Ne kadar katlansak kârlı çıkarız
- Hakan
GÜLYÜZ
Tam 10 yıl önce yazılmış olan bu şiirde
Erbakan’ın etrafının akrep çıyan dolu olduğundan söz edilip bunun kendi takdiri
olduğu belirtilmektedir.
Çünkü hile rejimi ve köle
düzeni şartlarında Millî Görüş partilerini kuran Erbakan sadece
anayasal ve yasal önlemlerle karşılaşmıyordu. Başka türlü de her türlü yol ve
yöntemlerle siyasi faaliyetleri, örgütlenmeleri takip ve kontrol altına
alınmada müsamahasız davranılıyordu.
Özellikle ilk kurduğu Millî Nizam
Partisi kapatıldığında yerine Millî Selamet Partisini kurabilmek için Süleyman
Arif Emre’nin SİYASETTE 35 YIL adlı kitabında
işaret ettiği gibi ABD Yahudi Cemaati temsilcisi olduğunu ifade eden Musa
Saffet Bayramaşık isimli kişi ile pazarlık yapıp uzlaşmak zorunda kalmıştır.
Kitapta yer alan ifadelerden ve sonraki
gelişmelerden anlaşıldığına göre Erbakan Yahudilerle uzlaşarak Millî Selamet
Partisi’ni kurdu. Uygulamaya bakılırsa Erbakan’ın Millî Görüş söylemini
istediği gibi dillendirmesi, buna karşın partinin yönetiminde kilit noktalara
belirlenen kişiler konulması ve örgütlenmenin onların kontrolünde olması üzerinde
mutabakata varıldı.
Erbakan’ın Millî Görüş partilerini
kurarken Türkiye’de hâkim durumda olan Sabetayist Yahudi oligarşisi ile bir
anlaşma yapması; Hz. Muhammed (sas) Efendimizin Hicret buyurduğu Medine’de
gayet etkin konumda olan Yahudi kabilelerle yaptığı Medine Sözleşmesi benzeri
bir şey…
Millî Görüş partilerinde ardı arkası
kesilmeyen fitne, tefrika ve kopuşlar daima yönetimin kilit noktalarında
bulunan Şevket Kazan ve Oğuzhan Asiltürk başta olmak üzere bir işbirlikçi ekip
tarafından Erbakan’ı tasfiye edip liderliği ele geçirme amacına yönelik
gerçekleştirildi…
İlk girdiği 1973 Genel seçiminde büyük
bir başarı elde edip TBMM’ye 4’ü senatör 52 parlamenter sokarak güçlü bir grup
oluşturan Millî Selamet Partisi’nin daha 1974’teki ilk büyük kongresinde ilk
Genel Sekreter Gündüz Sevilgen liderliğinde Erbakan’a bayrak açıldı.
Katılıp yaşananları birebir çıplak gözle
izlediğimiz o kongrede iki liste çıkarıldı. Bazı isimler hem Erbakan adına
istişare edilerek hazırlanmış olan listede, hem de Gündüz Sevilgen listesinde
yer almışlardı. Yani bu isimler hangi liste kazansa yönetime girmiş
olacaklardı.
Erbakan iki listeden birinin tercih
edilmesini isteyince Şevket Kazan, Oğuzhan Asiltürk ve diğer bazı kişiler
Gündüz Sevilgen’in listesinden isimlerini sildirdi. Böylece karşı liste çöktü, hazırlanan
tezgâh da bozuldu.
Daha sonra Gündüz Sevilgen ile birlikte
Millî Selamet Partisi’nin 48 milletvekilinden 25’i istifa edip ayrıldı. Gündüz
Sevilgen yerine Oğuzhan Asiltürk genel sekreter oldu!
Millî Görüş camiası bu olayı neredeyse
hiç bilmez. Çünkü hiç anlatılmadı, yazılıp çizilmedi. Sadece o süreci yakından
izleyenler bilebiliyor.
Şevket Kazan-Oğuzhan Asiltürk ikilisi
daha sonra Korkut Özal ile kavgaya tutuştular. Erbakan ister istemez Korkut
Özal karşısında bu ikili ile birlikte hareket etti. Oysa Korkut Özal’ın
Erbakan’ın liderliğine bir itirazı yoktu, çevresine isyan ediyordu. Korkut
Özal’ın listesi kıl payı kaybetti.
12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında
Erbakan Turgut Özal liderliğinde kurulan ANAP’a dolaylı destek oldu. Bu
tutumunu Turgut Özal Çankaya köşküne çıkıncaya kadar da sürdürdü. Sonra ANAP
Mesut Yılmaz’ın eline geçince Erbakan Refah Partisi’ni harekete geçirdi.
28 Şubat 1997 post modern
darbe sürecinde Erbakan desteksiz, yalnız bırakıldı. Sadece Yenilikçi
Hareketin içinde yer alan milletvekilleri değil, sözde vefakâr
ve sadık dava arkadaşları Ak Saçlılar asıl Erbakan’ı
yardımsız, desteksiz bıraktılar.
Aydın Menderes’in 29 Şubat Sabahı
televizyonlara çıkıp “Ey Erbakan, sakın askere direnip ülkeyi bir
maceraya sürüklemeyesin. Bilesin ki sen yalnız bir adamsın, yanında hiç kimse
yok!” şeklinde yaptığı çağrıya Ak Saçlı denilen yakın
çevresinden hiç çıt çıkmadı.
Erbakan ise 28 Şubat sürecinde Yenilikçilerin ayrılıp
AKP’yi kurmalarına dolaylı destek verdi…
Bunu çok net gösteren en az 3 olaydan
söz etmek mümkündür. Birincisi, Bülent Arınç Saadet Partisi Genel Başkanlığına
getirilmesi halinde ayrılıp AKP’ye gitmeyeceğini söyledi ama Erbakan kabul
etmedi.
Eğer Erbakan kabul etseydi Bülent Arınç
ile Tayip Erdoğan Millî Görüş’ü ortadan böler, hiçbiri tek başına iktidar
olamazdı. Her iki parti Meclis’e küçük birer grupla girerdi. O takdirde
DYP-ANAP sürtüşmesi gibi birbiri ile vuruşarak tükenirlerdi. Erbakan bunu
istemedi, Recai Kutan gibi zavallıbirini Saadet Partisi’nin başına
geçirip AKP’nin tek başına iktidar olmasını sağladı.
İkincisi, Cumhurbaşkanı seçildikten
sonra bir televizyonda yaptığı söyleşi sırasında Abdullah Gül şu itirafta
bulundu: Eğer Erbakan isteseydi bizi engelleyebilirdi ve biz Ak
Parti’yi kuramazdık.
Erbakan, Millî Görüş hareketi Ak
Saçlıların eline geçmektense Recep Tayip Erdoğan ve arkadaşlarının
kontrolüne geçmesini yeğledi.
Saadet Partisi yönetimindeki Ak
Saçlılar da bunu çok iyi bildikleri için Kayıp Trilyon Davasında da
Erbakan’ı savunmasız bırakıtlar. O kadar ki CHP’nin de bir kayıp
trilyon olayı söz konusu olduğunda farklı uygulama yapılmasına Saadet
Partisi, Millî Gazete ve Tv-5 çıt çıkarmazken; Zaman Gazetesi ve STV yapılanın
çifte standart olduğuna vurgu yapıp eleştiriler yöneltti!
Üçüncüsü ise çok daha bariz şekilde Numan
Kurtulmuş olayında yaşandı. Ak Saçlılar Numan Kurtulmuş’u dayatıp
Erbakan’ı çaresiz razı olmaya mecbur ettiler. Sabetayist-Masonik medya allayıp
pullayarak büyük destek verdiği Numan Kurtulmuş’u Başbakan Tayip Erdoğan
karşısında alternatif haline getirmeye başlayınca Erbakan pasif mücadeleye
başladı. Yargının da desteği ile nihayet işini bitirip Saadet Partisi Genel
başkanlık koltuğuna bizzat kendisi oturdu.
Herkes biliyor ki eğer Erbakan Numan
Kurtulmuş’u engellemeseydi Saadet Partisi Sabetayist-Masonik çevrelerin de
desteği ile barajı aşıp Meclis’e girecekti. Buna bizzat Erbakan mani oldu.
Peki, bütün bunlar neden?
Ak Saçlılar, başta Şevket
Kazan ve Oğuzhan Asiltürk, neredeyse tamamı Musa Saffet Bayramaşık adlı Dönme
Yahudi ile varılan uzlaşma sonucunda Millî Görüş partilerinin kilit noktalarına
konulan kişiler. Onlar Erbakan’a karşı daima hile rejimi ve köle düzeni ile
işbirliği yaptılar. Erbakan da partilerini asla onlara terk etmedi. 12 Eylül
sonrası ANAP’ı, 28 Şubat sonrası AKP’yi dolaylı destekledi…
Şimdi Fatih Erbakan zannediyor ki
bu Ak Saçlılar ve onların göreve-işe aldığı genel merkez
personeli babasını çok seviyordu ama kendisini sevmiyorlar!
Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır! Ak
Saçlılar Fatih’e değil asıl babasına derin bir kin, nefret ve
düşmanlık içindeydiler. Bizler El-Azizciler olarak bu durumu Erbakan’ın
yönlendirmesi sayesinde çok iyi biliyorduk.
Ama Erbakan bu durumu aile fertlerinden
saklıyordu. Çünkü bu şebeke ile iç içe yaşamak durumunda olan aile fertlerine
bu durumu anlatması halinde onlar bunu kaldıramazlardı. Kaldırsalardı bile de
hayatları zehir olurdu.
Çünkü durumun farkına varanları Millî
Görüş kuruluşlarında yaşatmayıp, derhal uzaklaştırıyorlardı. Bunu yaparken
sadece bizlerle başları derde giriyordu…
Bu durumu yaşanmış olaylardan bazı
örnekler vererek teyit edelim…
Bir defasında Erbakan Refah Partisi
Genel Başkanı iken bizlerden Elazığ İl Başkanlığı için Nadir Yumakgil’e destek
olmamızı istedi. Düşünün Erbakan Genel Başkan olarak Elazığ İl Başkanlığı’na
bir kişiyi getiremiyor, bizden yardım istiyor!
Bendeniz bir ara gidip konuya ilişkin
Erbakan ile görüşmek ve durumu arz etmek istedim. Özel Kalem Müdürü Mehmet
Karaman ne konuşacağını eğer bana anlatmazsan Erbakan ile
görüştürmem dedi. Tartıştık, hırlaştık ama baktım çaresi yok,
vazgeçtim görüşmekten…
Sonra akşamüstü Mehmet Karaman ayrıldı
gitti, Erbakan ise eve gitmek üzere çıktı arabasına yöneldi… Beni görünce benimle
görüşmek mi istedin diye sordu. Ama görüştürmediler dedim. Peki,
görüşmek istiyor musun? Dedi. Ben evet deyince, arabasına
binmemi söyledi, Balgat’tan Aşağıayrancı’daki evine kadar yolda görüştük. Osman
Akgün şoförlük yaptı, şahittir.
Bana çıkışarak yanlış yaptığımı,
görüşmek için diretmemem gerektiğini anlattı. Meğerse Mehmet Karaman ile
tartışmamızı dinlemiş, ama müdahale etmemiş…
Bu özel kalem müdürü Mehmet Karaman’ın,
Refah-Yol koalisyonu ile 54. Hükümet kurulduğunda Erbakan’a danışmadan gidip
Başbakanlık Özel Kalem müdürlüğüne taşındığını biliyoruz. Bütün bu cüreti,
kendisini o göreve getiren Ak Saçlılara sırtını dayayarak
yapıyordu.
Bir defasında Balgat Camiinde Cuma
namazı sonrası Erbakan’ın elini öpüp konutunda ziyaret etmek istediğimizi
söyledik, bize randevu verdi. Elazığ’dan bir otobüs dolusu arkadaş gitmiştik…
Özel Kalem Müdürü Mehmet Karaman bizimle
görüşmeyerek araya bazı kişiler koyup Erbakan randevu vermediğini
söylüyor diye haber saldı.
Biz ise Erbakan’dan bizzat
randevu aldık, ne pahasına olursa olsun gidip görüşeceğiz diye
direttik…
Grup halinde yürüyüp gittik… Biz kapıda
engelleneceğimizi ve tartışma çıkacağını bekliyorduk… Polis kulübesindeki
görevli bize şunu dedi: Zili çalmayasınız, siz yaklaşınca kapı açılacak
ve içeri gireceksiniz…
Çok sevindik. Aynen polisin dediği gibi
yapıp içeri girdik. Çok geçmedi konutta görevliler gelip bizi içeride görünce
apışıp kaldılar ve ne yapacaklarını şaşırdılar.
Sonra Özel Kalem Müdürü Mehmet Karaman
meyve suyu gönderip için ve çıkıp gidin diye ferman yollamış…
Dedik ki; siz burada Erbakan’ın
konutundaki görevliler misiniz; derebeyi misiniz yoksa; nasıl engellersiniz?
Erbakan ile görüşmeden biz buradan ayrılmayız!
Sonra Erbakan’ın şoförü, bizim de
güvendiğimiz Osman Akgün geldi, bakın Hocam bana “git polise
söyle onları dışarı çıkartsın” dedi… Beni şahsen tanıyıp
bildiği için diretmememi rica etti…
Ona da dedik ki: Erbakan’ın
bizler için kime ne dediği bizi ilgilendirmez. Kendisi bize randevu verdi. Eğer
sana polis çağır dediyse git öyle yap. Gelip bize niye diyorsun?
Uzatmayalım, sonunda Erbakan aşağı indi
bizlerle uzunca çok tatlı bir sohbet yaptı. Adeta zafer kazanmış bir topluluk
muamelesi yaptı bize…
Ertesi yıl yine El-Azizciler olarak bir
otobüs dolusu arkadaş gidip Genel Merkezdeki basın toplantısına katıldık. Yine
konutunda ziyaret için randevu istedik. Bizi Özel Kalem Müdürü Mehmet Karaman’a
gönderdi. Mehmet Karaman birden kayıplara karıştı, telefona da çıkmadı.
Yine konuta gittik. Bizi
engellediler. Biri gelsin bizlere Erbakan randevu vermiyor desin, gidelim, dedik…
Mehmet Karaman’ın yardımcısı İbrahim Titiz kapıda durup bizi içeri
almadı. Git Erbakan’a haber ver bize gidin desin gidelim dedik,
bunu asla kabul etmedi… Bir de baktık etrafımızı polis sardı. Meğerse baskına
gelmişler diye polis çağırmışlar…
Polis’e, Kardeşim biz buraya
randevu ile geldik, ne baskını? Dedik…
Sonra medyanın haberi olmuş,
kameramanlar gelince rezalet çıkar diye çekip gittik…
Bu anlattığımız inanılmaz olayları
Saadet Partisi Genel Merkezindeki tüm personel gördü, şahit oldu…
Hangi özel kalem müdürü bir genel
başkana bunları yapabilir?
Ve şimdi Oğuzhan Asiltürk Saadet
Partisi’ne el koyup duruma vaziyet ediyor, herkes artık onun emrinde…
Erbakan’a 30 yıl özel kalem müdürlüğü
yapan Mehmet Karaman Fatih’e, ben babana değil davama hizmet ettim diye
restini çekmiş…
Erbakan ile Millî Görüş davasını ayırmak
söz konusu olamayacağına göre bu zat hangi davaya hizmet etmiş acaba?
Bu kez yeni bir oyun seziyoruz. Şimdiye
kadar Şevket Kazan-Oğuzhan Asiltürk bir danışıklı dövüş oyunu sergiliyorlardı.
Bu kez de Recai Kutan ile Oğuzhan Asiltürk iyi polis kötü polis rolü oynuyor…
Yahudi, kesinlikle Fatih Erbakan’ı
yalnız ya da başkasına bırakmaz… Recai Kutan sahip çıkarak kontrol etmeye
çalışacak. Kontrol edemezse Oğuzhan Asiltürk değil, Recai Kutan harcayacak…
Bunların asıl maksadı Fatih Erbakan
üzerinden babasını ve Millî Görüş’ü itibarsızlaştırmaktır. Bunu Erbakan hayatta
iken bunca komploya, fitne, tefrikaya karşın gerçekleştiremediler.
Ama Fatih henüz bir çocuk; ne yapsın
zavallıcağız! Aralarına alıp değirmen taşı gibi öğütecekler…
Ancak yine de bir halt yapamazlar…
Erbakan’ın Millî Görüş’ü hâkim kıldığı bir Türkiye var artık. Türkiye artık
Yahudi’nin güdümünde değil, adamakıllı bağımsız bir devlet… Millî Görüş’ün asıl
temsilcisi Saadet Partisi’ni asla bir avuç işbirlikçiye bırakmayacaktır.
Fatih Erbakan’a tavsiyemiz, eğer
ayakları üzerinde durmaya tek başına gözü kesmiyorsa, özellikle Ak
Saçlılardan hiç kimse ile işbirliği yapmasın. Onlar ayrı ya da karşıt
gibi görünseler de aynı karanlık odaktan yönetiliyor. Recai Kutan değil
miydi benden bu kadar deyip genel başkanlığı Numan Kurtulmuş’a
peşkeş çeken?
>>>>>O<<<<<
-
ERBAKAN DEVLETİ MÜSLÜMAN, MÜSLÜMANLARI İKTİDAR YAPTI
-
Saadet Partisi Futbol Kulübü Kongresi’nde fanatiklerin oylarıyla İngiliz Temel yeniden başkan seçildi!
-
Erbakan Osmanlı’yı yıkan Siyonist planı anlatıyor
-
Gerçeklerin mutlaka bir şekilde su yüzüne çıkma gibi bir huyu var
-
“Allah kime yardım ederse ancak O galip gelir”
-
Millî Gazete’nin Haber Yaptığı Erbakan’ın Vasiyeti Neden Açıklanmadı?
-
Erbakan ile dalga geçmişlerdi, hepsi bir bir gerçekleşti