Hani seçimle gelen seçimle giderdi

Hani AKP’nin iktidara geldiği ilk günden itibaren R. Tayyip Erdoğan’ın diline düşen “Seçimle gelen seçimle gider” sözü var ya.

İşte bu sözü Erdoğan’ın liderliğinde yürüyen, onunla birlikte ‘yağmurda ıslanan’ AKP’liler de yıllarca dillerine pelesenk ettiler.

Bu yıl ne olduysa, nasıl olduysa, birden Erdoğan değişti, eskisi gibi zikzaklar çizmeye başladı.

Anlaşılan 16 Nisan referandumu Erdoğan’a yaramadı.

Aslında Erdoğan’daki değişim ta eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun istifa ettirildiği döneme kadar uzanıyor dersek yanlış olmaz sanırım.

U dönüşü de diyebileceğimiz bu değişim, referandumun ardından daha belirgin ve yaygın hale geldi sadece.

Nedenine gelince, Erdoğan referandumdan istediği %60 oyu alamayınca şaşkına döndü.

2019 seçimlerinde umduğunu bulamayacağını, yeniden cumhurbaşkanı olamayacağını anladı.

Kendisiyle ‘ milli devlet’ mekanizmasının yol ayırımına geldiğini gördü.

Haliyle kendince bir çözüm arayışına girdi; direksiyonu başka limana, desteğini alabileceğini düşündüğü gayri milli unsurlara doğru kırdı.

Ne pahasına olursa olsun 2019’da kendisinden başka kimse cumhurbaşkanı olmasın diye sermaye/ medya gücü olan gizli/aleni Yahudilere ve yerli işbirlikçilerine doğru yelken açan Erdoğan, yüzünü Kemalist geçinen laikçi Pelikancılara, yönünü Erbakan düşmanlığına doymayan çıkarcı Işıkçılara çevirdi.

Anlayacağınız, Erdoğan Milli Görüş kökenli yoldaşlarına ve ‘dava’ arkadaşlarına dirsek çevirdi.

Düne kadar kendisine ‘diktatör’ diyen muhalif medyayla anlaştı, işbirlikçi kesimlerle iş tuttu.

Aynaya bakıp özeleştiri yapacağına genel başkanı olduğu AKP’de görev yapan yoldaşlarına “defolu, metal yorgunu, çıkarcı” diyecek kadar ileri gitti.

‘Seçimle gelen seçimle gider’ sözünü çoktan unuttu, askıya aldı, rafa kaldırdı.

Milletin oy vererek seçtiği İstanbul BŞB Başkanı Kadir Topbaş’ı görevinden istifa ettirdi.

Resmen bir diktatör gibi demokrasiyi, demokratik teamülleri çiğnedi geçti.

Muhalif medya ile yandaş medya görülmemiş biçimde el ele vererek, işbirliği içinde hareket ederek ‘kralım sen çok yaşa’ yaklaşımıyla Erdoğan’ın gayri-demokratik uygulamalarına destek çıktı.

Medya gücünü arkasına alan Erdoğan’ı artık kim tutabilir?

Vefa, sadakat gibi gerçek dava değerleri umurunda mı?

Dilinden düşürmediği ‘dava’ kavramında ‘şahsi çıkar ve ikbal’ bir değer(!) olarak başköşeye oturtulmuş çok mu?

Kemalist pelikancıların aklına uyarak kendince bir çözüm bulduğunu düşünen Erdoğan, referandumda istediği %60 başarıyı yakalayamamaktan AKP belediye başkanlarını sorumlu tuttu, onları günah keçisi olarak seçti.

Özellikle referandumda yüzde 50’nin altında ‘evet’ oyu alan illere kafayı taktı.

İstanbul tamamdı, sıra Ankara’daydı.

Günlerce, haftalarca Ankara BŞB Başkanı Melih Gökçek’in istifası için uğraştı durdu.

İpleri bilmem kimlerin elinde olan ne idüğü belirsiz kimi medya hokkabazları da Erdoğan’ı eleştirmek şöyle dursun bilakis sonuna kadar destekledi, sürekli Gökçek’in üzerine yürüdü, orantısız güç kullanarak Gökçek’e karşı adeta linç kampanyası yürüttü.

Oysa referandumdaki neticeyle Melih Gökçek’in alakası yok, olamaz; burada bir kabahat, bir eksiklik varsa o da Erdoğan’dan kaynaklı olsa gerek.

Melih Gökçek 23 yıl önce Erdoğan’la eş zamanlı olarak Belediye Başkanı seçildiği günden beri tam 5 defa Ankara’da aday oldu ve hep kazandı.

Ankaralılar Gökçek’ten memnun olmasalar, ona hiç oy verirler miydi?

Ankaralı seçmen ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin oylandığı’ 16 Nisan referandumunda ‘hayır’ diyerek Gökçek’e değil Erdoğan’a mesaj verdi.

Açık ki Ankara halkı Gökçek’in belediye başkanı olmasından rahatsız değil, ama Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı olması ihtimalinden rahatsız.

28 Şubat post-modern darbesi, gezi olayları ve 15 Temmuz FETÖ ihaneti karşısında çizgisini koruduğu halde istifa ettirilen Melih Gökçek, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile aynı kaderi paylaştığına göre, 2019 seçimlerinde seyredin siz gümbürtüyü.

Ankara ve İstanbul başta olmak üzere önemli birkaç ildeki belediye seçimlerini AKP kaybederse, Erdoğan için cumhurbaşkanlığı seçimleri kâbusa dönecek.

İşbirlikçi ve ikiyüzlü medya hokkabazları da çark ederse Erdoğan’ın vay haline!

Gerçi yerel seçimlere 1,5 yıl kadar bir süre var; köprünün altından çok sular akar tamam ama sürecin AKP ve dolayısıyla Erdoğan aleyhine işlediği gün gibi ortada değil mi?

Gökçek istifa gerekçesini açıklarken “Ben bir dava adamıyım… Başarısız olduğumu düşündüğüm, yorgun olduğum için değil… Erdoğan'ın talebini yerine getiriyorum” diyerek esasında bütün sorumluluğu Erdoğan’ın üzerine yıktı.

Şu halde bugün için sevinip gülen Erdoğan ve Erdoğancılar yarın üzülüp ağlarlarsa şaşmam.

Sayı: 988

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Kerem Efe - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak El-Aziz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan El-Aziz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler El-Aziz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı El-Aziz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

01

Mehmet Çetin - Gitsin inş gereği yok yetti artik istemeyiz onu bizlerds

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 31 Ekim 23:06


Anket 2023 seçimlerinde hangi vaade oy vereceksiniz?
Tüm anketler